20101028

İşte, şurada gizemli bir kişilik duruyor. Etrafı süzüyor. Siz bu kişiyi fark ediyorsunuz. Ondan etkileniyorsunuz. Baktığı yerlerde -aslında- neler gördüğünü merak ediyorsunuz. Ona derin anlamlar yüklüyorsunuz; kişiliğini yüceltiyorsunuz. O, yaydığı tüm havayla sizi farklı bir atmosferin içine sokuyor. Anlamlar, anlamlar; anlamlar yüklüyorsunuz.

Ve sonra bir şekilde o adamın gözlerinin içine giriyoruz. Ancak somut bir biçimde değil, varoluşçu bir biçimde. Gözlerinin ruhuna dalıyoruz. Baktığı yerde aslında ne gördüğünü çözmeye başlıyoruz. Vardığımız sonuç 'boşluk' oluyor. Adam, aslında bir hiçliğe bakıyor. Ve hemen, adamın düşüncelerine dalıyoruz. İçinden şöyle geçiriyor: "Eğer gözlerim bana, bakışlarımı çevirdiğim yerde aslında neyi görmek istediğimi söyleyebilseydi, belki farklı bir şeyler olabilirdi."

Hemen adamın düşüncelerinden ayrılıyorsunuz ve kendinize yeni bir gizemli kişilik arıyorsunuz.

1 yorum:

nadja dedi ki...

Belki de aramış gibi yapıyor ama aramıyoruzdur! Hangisi daha çok kandırmaca barındırıyor karar veremedim.