20090610

kreşendo

Orta-yaş grubundan oluşan sofrada, kadınlar kendi aralarında birkaç olayın dedikodusunu yaparken, erkekler de geçmiş hayatlarından anektodlar anlatıyorlardı. Şarap şişelerinin sayısı, anektodlarla yarışıyordu. Her yeni şişe, yeni bir 'şerefe' konusu gerektiriyordu. Sıra bu sefer, birkaç sene öncesine kadar psikoloji hocalığı yapmış olan adama gelmişti; ayağa kalktı. Yıllarını beraberce geçirdiği arkadaşlarına baktı. Ancak uzun zamandır böylesine toplanmıyorlardı; ve bu sefer ki sebepleri de geçen hafta ölen şarkıcı arkadaşlarını anmak içindi.

“Yaşamın evrensel felsefesini ıskalayan, çoğu zaman hayattan keyif almak için henüz çok genç olduğunu düşünen, her-daim kişiliklerinin analizlerini yapmadan rahat edemeyen insanlara kaldırıyorum kadehi.

Ve, ekliyorum; onlar için muhtemelen hiçbir şey; mastürbasyon bağımlılığı, yarım bırakılmış bir yemek, vapur iskelelerinin yanındaki kül tablalarından sönmemiş sigaraları toplayan yaşlılar, kendini diğer insanların dertlerine adamış insanlar, Camus, çocuklarını azarlayan veya onlarla aynı dili konuşuyormuşçasına espriler yapıp onları güldürmeye çalışan aileler, aseksüeller, seksfobikler, eşçinselliğini kabul etmeye çalışanlar, travestiler, çift-cinsiyetliler, psikanaliz, beyin, şöhret, çöp, evdeki bir eşyaya istemeden zarar vermek, doğmak-ölmek, bilgisiyar oyunlarındaki şiddet, meraklı gençler, dünya barışı, dünya savaşı, televizyon, Freud, Jung, belki Nietszche, antik-zaman, şamanlar, büyücüler, rüyalar, güç, ego, süreçler, devrimler ve geleceğin olasıklar üzerine kurulu mekaniği kadar melankolik gelmemiştir.

Ancak biliyorsunuz geçen gün, arkadaşımızın yanında en son ben vardım ve bana şöyle söyledi: “Biliyor musun? Şimdiye kadar bir şekilde hep aykırı olmak istedim, sert, eğlence düşkünü; işte seks, uyuşturucu, rock' n roll muhabbeti. Hız istedim anlayacağın ve yaptım da. Bundan da hiç pişman değilim. Ama şu an tek istediğim kaliteli ve gerçekten de insana kendisini durgun ve güzel hissettiren şu pop şarkılarından birinde olmak. Bunu çok yürekten istiyorum. Biraz olsun dinleyebilseydim, belki de kendimi rahatlamış hissederdim.” Sonra da altın-vuruşu gerçekleşti. Bu söylediğine o kadar inandım ki, bedeni çürüme işlemini başlattığı anda üzüldüğüm ilk şey isteği oldu, çok sonrasında gitmiş olmasına ağladım. Konuşan hiçbir insanın samimiyetine inanmayın dostlarım, ama bir insan ölmeden önce bir konuşma yapma girişimindeyse, onu herhangi bir inanca olan bağlılığınızdan daha fazla önemseyin; çünkü samimidir, hiç olunmadığı kadar.”

Sonrasında cebinden ufak bir şişe çıkardı ve arkadaşlarının şaşkın ancak söylediği şeylerin saçmalığına karşın atmayı bekledikleri kahkalalarını ruhsal bir bağla okşarcasına, içindekini dikti. Belki istediği samimiyeti sağlayamamıştı, ama sonunda beceriksizce gerçekleşen doğum-deneyim sürecini kendi rızasıyla ölüm mertebesine -sesini her zamankinden daha farklı çıkartarak- yükselmişti. Olan biten absürttü; karamsar değil.

Hiç yorum yok: