20090610

dahiyane görselde katliam hatası.

“Anlaşıldı; hedefe bırakıyoruz.”

3..2..1

Atışın yapıldığı anda, yer-altından insanlara cehennemvari düşleri kanıksatan şeytanlar, gürültünün beyinlerinde yarattığı gıdıklama hissiyle gözlerini gökyüzünün -kendileri için- aldatıcı güzelliğine çevirdiler. Gülümseyerek, en hoş tavırlarını takındılar ve toprağa çıkarak kollarını açtılar.
Heyecan, imaja olan tutkularının kendilerine has bütünlüğünde tüm geçmişlerini ve gelecekteki olası eylemlerini sarıp, canlılar için gerçekleşen bu alev sunumunda doruğa ulaştı. Bir boğanın boynuzundan farklı olarak karanlık detaylara sahip olan boynuzlarının gölgesi altında, Tanrının dinsel gözleme dayalı olan iyimserliğini alt-edeceklerini düşünürek dans etmeye başladılar.
Atom bombası hızlandı; gelişi tüm meleklerin ruhunda 'Siren'lerin sesinin yarattığı etkiyi yaratarak, onları uykuya gönderdi.
Devasa oluşum toprakla bütünleşti ve ateşe dayalı egosundan aldığı güçle ortaya, insan-algısı için artık muhteşemliğini yitiren ağaçları ve dağları geride bırakarak muhteşem bir görsellik sundu.
Kahkahalarının sarhoşluğunda kendinden geçen yaratıklar, o zamana kadar aşıladıkları dürtülerin ödülünü aldıkları için memnundular.

--

Çekik gözlü, yeni ölümün talihlilerinden olan adam:
Nükleer şölen gerçekleşip, uzun bir dönem için kalıcı etki yaratmayı planlarken, buna tanık olan saf ancak zeki beyin, olayı mitsel bir güneşin doğuşu olarak izledi; henüz yargılamak için zamanı varken. Ancak güneş sanılan eylem, öfkeli bir fahişe kılığında önüne çıkanlarla, onları kül edene dek sevişmeye hazırlanıyordu. Acı öylesine olağan-üstü ve hızlı olacaktı ki; ardından gelmesi gereken haz ancak cennete vardıklarında kendilerine ulaşacaktı.
Adam bunları beklerken, az önce şeytanlardan milyonlarca tekme yiyen Tanrının, o an için hüzünden akan sümüklü burnuna dua edip, gözlerini yaşarttı, Ancak kısa sürede kemikleri ölümcül bir tarih sayfasına karıştı.

Uçaktan şovu izleyen asker mırıldandı: “Aman Tanrım” –o sırada hala ağlamakta olan Tanrı bu; 'dinsel öğeler içeren.'

--

Uzayı bile etkileyen 'şey':
Bir nükleer patlamanın içinde olup, üzerinde çalışılmış kusursuz duman odalarının ve uzaya canlı yayın yapmanın verdiği hissi tatmak; gözlerin üzerinde olmak. Yine de bir yaşam biçimi olmam gerekseydi, barışı seçerdim çünkü savaş öyle güçlü ki ölümle bütün olmayı göze alamadan içine bakılamaz bile. Ve her zaman en kolay olan pek düşünülmeden yaşanılandır.

Bu nedenle:
Savaşların gösterişli askerleri, parçalanmış organ kokusuyla tabuta sıkıştırılmış ve övgüye nakledilmişler. Ancak, öncesinde ölümle bütünleşebilmişler mi, yoksa emri görmekle mi yetinmişler, tahmin edemiyorum.

Bu yüzdendir; bir atom bombası gördüğünde önce devasa bir seri katilin aynı anda işlediği milyonlarca cinayet için körleş ve ortaya çıkan dahiyane görselin karşısında hayret et. Ardından, katliama karşı taktığın gözlüklerini çıkar ve benliğinin -hayata karşı ürkek olan- tüm silik hücreleriyle lanet et... lanet et... lanet et! Etkileme sürecinde giriştiği korkunç hatayı, onu yaratanın bilincine naklet! Naklet!

İnsan, evriminin en kaotik sürecinde, henüz hatalarıyla yaşayabiliyor.
Beyinleri doruk noktasından uzak, iletişimde sakatlık oluşuyor.
Cinsel dürtülerin krallığında, bonobolar pişman oluyor.


Hiç yorum yok: