20090528

tüm bu hayali diyaloglar, sanalda doğup sanalda ölüyorlar; kötü bir dublaj gibi, ben ve duvar arasında olan. ve gün doğumu hiç şaşmıyor, birilerine parlıyor ve gece hiç şaşmıyor, birilerini eğlenceye hazırlıyor.
kanlı canlı duvar; hayaletlerini paylaş gençle; soytarı olmaktan çıksın.

14 yorum:

göknur dedi ki...

Yalnızlığı yanlış anlaşılmasın diye,
bilinçli şekilde iletişime geçmeyen genç,
ki 'yanan bir Dünya'nın etrafında uçup uçup Dünya'ya konmak isteyen ama konmayan bir kelebek, evet evet bir kelebek olan kadına hak verecektir... Zira çok önceden aklında kalan ki tırtıl misali, kahverengi gözlerde kaybetmişti izlerini...

Burak Özkan dedi ki...

İzler demişken öyleyse;
not defteri 29.5.09/sabaha karşı:
yola çıkıp, yaşayanların arkalarında bıraktıkları izleri takip etmeli; incelemeli. belki böylece bir yandan imrenilen, bir yandan da hakaretleri süsleyen o hayvanların kendi sonsuzlukları içinde bıraktıkları gölgelere katılabilirim.

bu not, belki de senin sanal alemde yaratmış olduğun dürtü sonucunda çıkmıştır ortaya. bilinç-dışı olduğun için teşekkür ederim.

göknur dedi ki...

Müziği sevdim...
İzleri yok etmelisin! Hemde, hepsini hepsini ki varlıklarını, varolduklarını katilleri olan 'Sen' bile unutmalısın, hepsini...

göknur dedi ki...

Bir şey değil ancak 'bilinçdışı' bir 'dürtü' olmak tam olarak ne ifade ediyor anlıyamadım?

Burak Özkan dedi ki...

bütünleşme hangi devire kalacak o zaman, eğer izlerini yapraklarla örtersem? veya başka bir şekilde mi gerçekleşmeli, her neyse.

Dürtüden kastım biraz karmaşık, haklısın.
ancak şunu düşlemiştim: Benim odamda olduğum bir esnada, sen 'izlere' dayalı bir yorum yaptığında, belki bir şekilde kuvvetli ve farkında olmadığım bir bilinç-dışı etkisi haline gelmişsindir ve ben yine birçok şeyden habersizken aklıma girmişsindir. böylece sen 'izler' hakkında yorum yaptıktan bir süre sonra ben de aynı konu üzerine fikrimi belirtmişimdir. çünkü yukarıda da belirttiğim gibi o yazı, dün gece not-defterime yazdığım bir bölümden.
anlayacağın, iletişimin akıl-almaz taktikleri var; bunlardan biri olan dilsizlerin kullandığı işaret dilini de öğrenmeyi düşünüyorum. çünkü konuşmanın veya yazmanın beraberinde getirdiği eksik ve yalan ifadeler devasalaşıyor, öyle değil mi?
:)

göknur dedi ki...

Bütünleşme? Peki, neyle bütün olma? Seninde çok iyi bildiğini sandığım gibi bütünleşme, etkisi oldukça narinleştirilmiş bir sanrıdır...

Bu ve tüm yorumlarım yani senin sandığını sandıklarım, blogundan kaynaklı önermelerdi ancak bana sorduğun son soru kafa mı karıştırdı?:
'bunlardan biri olan dilsizlerin kullandığı işaret dilini de öğrenmeyi düşünüyorum. çünkü konuşmanın veya yazmanın beraberinde getirdiği eksik ve yalan ifadeler devasalaşıyor, öyle değil mi?'
Bununla ne demek istedin?

göknur dedi ki...

Yalan?

Burak Özkan dedi ki...

o daha çok, ek bir cümleydi, trenlere sonradan eklenen ekstra vagonlar gibi.

ancak William Burroughs' ın şu sözünü anımsayabilirsin: "Konuşmak yalan söylemektir."

Muhtemelen bu yüzden benim sandığımı sanma varsayımlarına düşüyorsun ve aynısınıu ben de yaşıyorum. Belki dedim, bu işaret dili insanların birbirleriyle daha rahat anlaşmasını sağlar çünkü içinde sözcük olmaz; ama ondan da şüpheliyim. başka bir şey lazım..

Ayrıca bütünleşmenin sanrı olduğuna ben de katılıyorum ama bırak da iyice 'gerçekçi' leşmeden onu düşleyim, ki etrafımdaki ve kendimdeki her türlü oluşumu giderek malzeme olarak algıldağım şu dönemde. ne kadar da soytarıca bir hareket değil mi göknür?

yine aynı tuzağa düşeceğiz-iletişimde eksikliğe boyun eğeceğiz.

göknur dedi ki...

Adımı yanlış yazmışsın, sanırım iletişimdeki ilk eksiklik bu olcak:)

Burak Özkan dedi ki...

kesinlikle, bunu sık sık yapıyorum başka ilişkilerde de.

göknur dedi ki...

:) İtiraf etmeliyimki hiç hoşlanmam yani adımın yanlış söylenmesinden ama çok fazla düşerim bu eksikliğe ve ben kadar değildir emin ol:) Hatta nette bunun tartışması bile vardı bir yerlerde:) Hala hatırladıkça salaksın derim:) Ama benim bahanem hazır 'sakınan göze çöp batar' yani çok öenmsediğim için ve diyelim ki benim bahamen bu, seninki ne?

Burak Özkan dedi ki...

sanırım, bir an önce, cevap vermeye kalkıştığımdan; yani bağlantıya geçme isteğimden, hitap ettiğim kişinin ismini fazla önemsemiyorum.

bu durum iki yönlü incelenebilir. ilki, cevabı ben vereceğim için sadece kendime ve yazdığım ekrana odaklanıyorum ki bu direkt ben-merkezciliktir:)

ikincisi ise iletişimde yaşadığım eksiklikten, biri benle bağlantıya geçtiğinde hafif heyecanlanıyorum ve hitap ettiğim kişinin adını yazarken özen göstermiyorum.

ikinci olasılık bana daha duygusal geldi, bilmem sen ne dersin:)

göknur dedi ki...

Evet ikinci olasılık... Duygusal olan...

göknur dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.