
...Genç, hayatın gerçeklerini idrak etmiş babanın, 'ağlamayana meme yok' felsefesini kanıksamamaya çalışırken bir yandan da sanatçı arkadaşlarının özenerek tapındıkları bohem hayatlarını uzaktan izliyor, ve ister istemez onları da yadırgıyor. Durum giderek yakıcı olduğunda, geleceğini düşünüyor ve gözünün önüne yine de o an ki genç hali geliyor. Zaman, ölümün dinsel gerçekliğini geride bırakarak bağımsızlığını ve sömürücü yanını onun üstüne yolluyor. Yine de güneş, her seferinde üstüne yüklenen tüm umut dilekçelerini elinin tersiyle iterek doğuyor; ve sadece bilimsel varlığını sürdürüyor. İnsanın, evrimin geri kalanını beklemeye alıp, kaotik bir gerçeğe dönüştürdüğü istekleri; hayatın gerçeğine dönüşüyor ve bu gerçekler babaların veri tabanlarına işleniyor...
6 yorum:
Marquez bir mektubunda,siyaset bilimi kürsülerinde verilen uzun uzadıya foucaultcu "iktidar" derslerinin yerine geçecek tek bir cümle eder,
"doğdum ve elimi uzattım,babam parmağımı sıkıca tuttu."
Au "nom du Père"! ya da Gölgelerin Gücü Adına!
evet, işin duygusal boyutunu yakalamayı başarmış. ancak bu bazı durumlarda, olayın mekaniklemiş sürecini değiştiremiyor.
belki fazla melankolik ama öyle.
Tu me manques...
celiskili bir ozlem oldugunu okudum.
:(... Mais vous me faites mal!
Yorum Gönder